Şüphesiz tüm astrologlar önümüzde 14 ekimde oluşacak güneş tutulmasından bahsediyor. Her tutulma gibi hem zorlukları hem kolaylıkları içinde barındıran bir tutulma olacak.
Güney ay düğümü Terazi burcunda ve tabi ki doğal olarak tutulma da bu burçta olunca evliliklerin, ortaklıkların, ilişkilerin, adalet duygumuzun sınanacağı bir tutulma olması kaçınılmaz. Tutulmanın Spica ile birlikte olması da dualiteyi içinde barındıran yaşamlarımıza biraz daha ışık tutacak.
Dualitenin burcunu ikizler olacak bilsek de bana sorarsanız dualitenin en iyi sembolüdür Terazi. Bu dualite içinde adil olmak tabi ki işin temeli. Adalet saraylarının önündeki heykeli hepimiz biliriz. Roma adalet tanrıçası Justitia ve Yunan mitolojisinde ilahi düzeni, hukuku ve gelenekleri kapsayan tanrıçası Themis’in birleşimi günümüzde Adalet Heykeli şeklinde simgelenmektedir. Themis’in gözleri kapalı, elindeki teraziyi eşitlemeye çalışmaktadır. Peki heykelin gözü neden kapalı?
Haydi 18 aylık halimize dönelim. Yapılan araştırmalarda bebekler 18 aylıktan önce, kendileriyle benzer zevklere, ortak yönlere sahip olan kişilerin kötülük yaptıklarında bile yanlarında oluyorlar. Yani primitif ahlaka sahip olan kişiler, kötülüğe yapan kişinin kim olduğuna bakarak sahip çıkıyorlar ya da kötü diyorlar.
Benim takımımdaysan, bendensen, bizdensen, senin yaptığın kötülük yen içinde kalır. Ama yoook, benden, bizden değilsen senin yaptığın her kusurdan dolayı seni alaşağı ederiz meselesi bu. Size de tanıdık geliyor mu?
Adalet, kimliğe, ne olduğuna, neci olduğuna, cinsiyetine, ırkına, kimlerden olduğuna bakmaz. Bu nedenle gözlerini bağlar, senin kim olduğunu görmeden, haklıyı haksızı duyarak karar verir. Kendinden olana kör olup, hakkı ortaya koyma meselesi bu. Bu nedenle Allah adildir denir. Adalet ile eşitlik farklı kavramlardır. Allah müslüman olana da, olmayana da yaşamı verir, gıdayı verir, dünyanın olanaklarını sunar. Buna evren de diyebilirsiniz, inancınıza göre neyse ondan bahsediyorum ‘Allah’ kavramı ile. Hadi sistemin kendisi diyelim buna.
Hani anneler eşit olsun diye bir çocuğuna bir şey aldığında diğerine de aynısını almak ister, birine ne yaptıysa diğerine de onu yapmak ister. Ancak bu adalet değildir. Adalet o çocukların ihtiyaçlarına göre davranmaktır. O çocuğun ihtiyacını duyup ona göre uyumlanmaktır. Burada fiziksel ihtiyaçlardan bahsetmiyoruz sadece. Elbette ki en önemlisi duygusal ihtiyaçlar. Bir çocuğun yumuş yumuş yakın olmaya, diğerinin ise özgür olmaya ihtiyacı vardır. Birinin pembeye diğerinin beyaza…
İşte ebeveyn gözleri kapalı, çocukların duygularını dinleyip onlarla uyumlandığında adil olmuş oluyor. Adaletin içine rıza da girer. Rıza… Hani bizde pek geçerli olmayan bir şey. Çocukları evlendirirken, onlara dokunurken, okullarını seçerken, mesleklerine karar verirken, zorla bir yere götürürken, ya da manipüle ederek yine sonunda kendi dediğine getirirken rızalarına dikkat ediyor muyuz? Hadi bırakalım çocukları, eşler evlilik içinde birbirilerinin rızalarına dikkat ediyor mu? Ya da arkadaşlık ilişkilerimizde bir şeye karar verdiğimizde ya da bir davranış sergileyeceğimizde rızan var mı diye soruyor muyuz karşı tarafa.
Orta okuldayken bir hocam şunu sormuştu : Çocuklar Allah sizden ne zaman razı olur? Herkes ibadet ve iyilik yaptığımız zaman demişti. Hayır, dedi, Allah siz ondan razı olduğunuzda sizden razı olur. Biz Allah’tan razı mı olacağız diye şaşkınca sormuştum. Evet demişti, siz kendinizden razı olduğunuzda, hırslarınızı, hasedinizi kontrol edip, bir başkasına verilen kaderi çekememezlik yapmadığınızda, ancak azimle yola devam ettiğinizde, kendi potansiyelinize sahip çıktığınızda, kendinizi kabul edip, kendiniz olduğunda siz Allah’tan razı olmuş olursunuz.
Ben uzunca süre düşünmüştüm bunu. Annem rızası olmadan evlendirilmişti, babam rızamız olmadan kararlar veriyor ve tüm hoyrat davranışları gösteriyordu. Rızam olmadan bana bir hayat seçilmeye çalışılıyordu. İlk çocuğumu doğururken bile doktorun erken doğumu başlatmasına ve sezaryene yönlendirmesine bile rızam yoktu. Ama ben çocukken rızayı değil, rızasızlığı öğrenmiş kendi hakkıma sahip çıkamamamıştım hiç. Uzun süren terapilerden sonra öğrendim kendime sahip çıkmayı.
Terazi burcu, rızanın burcudur. Her ne olursanız olun, ister birinin annesi babası, ister hacı hoca olun, ister patron, ne olursanız olsun rızası olmadan ‘din’ adına bile olsa birine bir şey yaptırıyorsanız Allah’ın ‘adil’ sıfatına ihanet ediyorsunuz demektir. Zira Terazi’nin temsil ettiği esma ‘adil’ sıfatı, sizde karanlığa gömülecektir.
Her burç bana sorarsanız Yaradan’ın bir sıfatını barındırıyor içinde ve tabi ki bizde. Şimdi dönelim tutulmaya. Ay ve güneş, duygularım ve benliğim birleşiyor. Satürn’le üçgen açıda. Satürn balıkta. İlahi olanla, nefsim arasında bir denge var mı? Sistemin benden istediğini yapıyor muyum? Adil olabiliyor muyum. En çok da kendime… Kendi kul hakkıma girdiğim zamanların hesabını şimdi yapabiliyor muyum? Venüs de başak burcunda ve Satürn’le tam karşıt açıda. Bedenine adil olabildin mi peki? Onu neyle besledin? Ya ruhunu?
Bu tutulmada kendimize soracağız; yeterince ahlaklı oldum mu ortaklıklarımda, ilişkilerimde, evliliğimde. Evliliğimde kendime zulüm mü ettirdim, zulüm mü ettim. Hep suçluyoruz ya bana onu yaptı, şunu yaptı bunu yaptı, peki soracak bu tutulma? Sen niye izin verdin? Neden bitmiş olan bir ilişliyi sırf evlilik olsun diye sürdürdün. Ya da çat diye bitirdiğin ilişkinde karşı tarafın rızasını da aldın mı? Kuzey ay düğümü koçta. Nerede bencillik yaptın? diye soracak.
Hangi yeminleri ettin, hangilerini bozdun. Yoksa tüm sana yapılan haksızlıklar için intikam yemini mi ettin? Mars da akrep burcunda olacak tutulmada. İntikam duygusuyla nerelerde hareket ettin? Ya da hala intikam mı istiyorsun? O bana bunu yaptı başına bu gelsin mi diyorsun? Sistem soracak, bana güvenmiyor musun?
Ağzımızın tadı kaçmasın diye kaç haksızlığa sustun, nelere göz yumdun. Adalet heykelinin gözü, gözünü tüm haksızlıklara yummak için değil, tarafsız olmak için kapalı.
Şimdi bağla gözlerini, hayatının terazilerini eline al. İyi tart, hangi tarafın ağır geliyor? Öfken mi? Merhametin mi? İşin içinde Pluto da var, ilişkiler çok dönüşecek demek bu. Belki de bazılarımızın hayatları sarsılacak, çünkü alta ki çamurun yüzeye çıkması lazım. Bazı sular bulanacak. Ben yaptım oldu demekle kalmayacak bir çok şey.
Buna hazır mıyız? Zor ve keskin kararlara hazır mıyız? Duygularımızı ve ben dediğimiz aygıtı buluşturmaya yüzleştirmeye hazır mıyız? En büyük mahkeme insanın nefsinden arınmış vicdanıdır. O gün geldiğinde, vicdanlarımız bizi sorguya çekecek. Tabi sesini duyabilirsek….
Adalet duygumuzun, gelişmesi ve dönüşmesi dileği ile…
O kadar güzel yazmışsınız ki hocam gözlerim doldu okurken. İyi geldi bi kaç damla yaş akması gözlerimden ❤️
Astroloji sayfalarının sıradanlaşmış,köhneleşmiş,korku yüklü, çokta amaca hizmet etmeyen yorumlarından sonra böyle gerçek dolunay yazılarına, bol sorgulamalı, içe/öze dönmeli, bir ben vardır benden içeri sözünün manasına yol alarak, şu yeryüzü hayatında kendilik olma tekâmülünü nasıl gerçekleştireceğine değinen dokunan böyle nice güzel yazılar görmek ne mutlu bize 👌 kalemine ilmine sağlık sevgili Betül hocam🫶🧿