top of page
Yazarın fotoğrafıBetül Demirkiran

Suç Ortağım Eşim: Evlilikler Neden Biter?

Psikoterapi eğitimlerindeyken hocamız şunu söylemişti ; bir evlilik neden başladıysa o yüzden de biter.


Ben epeyce düşünmüştüm bunun üzerine, yav neden evlenme nedeni bitiş nedeni olsun diye sormuştum kendi kendime. Kendi evliliğim o dönemde bitiş sürecindeydi. ‘Niye evlendim ben’ diye sordum kendi kendime? Bu adamdan çocuklarıma iyi baba olur düşüncesi ile evlenmiştim. Onu ilk gördüğümde zihnimden geçen düşünce buydu. Yani kendime eş değil, çocuklarıma baba seçmiştim. Kendi çocukluk yaramdan referansla çocukların iyi babaları olmalı arzusuyla yaptığım bu seçim, çocukların yanlarında her zaman olamayan sürekli seyahatte ama iyi bir baba olmuş olan bu adamla, eş değil sadece iki iyi yalnız ebeveyn olduğumuzu farkettiğimde evliliğimi sonlandırma kararı almıştım.


Siz neden evlendiniz? Mesela ailesine çok düşkün, annesine ve ablasına çok saygılı biri, ben kadınlara değer veren adamları severdim o yüzden evlendim diyen bir danışanım, günün sonunda annesine ve ablasına fazla bağlı olan kocasından boşanma düşüncesi üzerinde defalarca gidip gelmişti.


Maddi durumları çok iyiydi, rahat ederim diye düşündüm diyen başka bir danışanım, sahip olduğu iyi maddiyattan kendisine pek koklatmayan bu adamdan günün sonunda ayrılmayı düşünürken bulmuştu kendisini.


Bazen tampon görevi olarak eş seçiyorduk, ailemden kurtulmak için evlendim diyen başka bir kadın, adamın sürekli evliliğe müdahale eden ailesi yüzünden daha doğrusu yine bir aileden kurtulmak için evliliğine son vermeyi düşünüyordu.


Mesafeli sınırları olan bir adamdı, dediği eşiyle yine mesafeli ve yakın olmadığı için boşanmayı düşünen bir kadın tanıdım. Yakınlık ihtiyacımı karşılamıyor, hep aramızda bir şeyler var, bazen iş, bazen kendi öncelikleri, bazen kendi yaraları, bazen hastalığı. Sürekli sınırları var, ben sarılmak istiyorum, yakın olmak istiyorum ama o hep uzak… Annem de böyleydi diye devam etti tabi ki konuşmaya.


Çok eğlenceli bir adam, eğleniyorduk, geziyorduk, ortak paylaştığımız çok şey vardı diyen başka bir kadın, çok geziyor, sürekli arkadaşlarıyla beraber, aniden seyahata çıkıyoruz, yüzeysel davranıyor, bazen ben daha derin bir ilişki kurmak istiyorum ama o işin sürekli şaka, espri ve eğlence kısmında diyen bir kadını da dinledim zaman içinde.


Ailemde görmediğim yakınlığı gösterdi bana, besledi, sürekli benimle ilgilendi. Şimdi bazen kendi alanıma ihtiyaç duyuyorum, bazen yalnız kalmak istiyorum, ama o sürekli beraber ve yanımda olmak istiyor. Sürekli mıç mıç, iç içe… Çok yorucu bu… Nefes alamıyorum! Diyen bir kadını da dinledim, mesafeye ihtiyaç duyuyordu ama eşi buna izin vermiyordu. Sınırları kaybolmuştu zamanla.


Bizler evlenirken, bilinçdışımız eşlerimizle bir sözleşme yapıyor. Bu sözleşme şu maddeleri içeriyor çoğu zaman.


  • Çocukluğunda yaşadığın her şeyi sana yaşatacağım.

  • Çocukluk yaralarımı senin üzerinde tamir edeceğim.

  • Seni hırpalayıp acıtarak kendi içimdeki incinmiş çocuğu onura edeceğim.

  • Beni seven bir ailem olmadı aram bozuktu, senin de ailenle aranı bozarak seni kendi çocukluğum yerine koyacağım.

  • Beni tıpkı annemin terkettiği gibi terket.

  • Bana babamın davrandığı gibi davranırsan ancak o sayede kendimi çocukluğumun tanıdık, travmatik ama güvenli alanında hissedebilirim.

  • Babamın annemi aldattığı gibi beni aldatmanı istiyorum.

  • Annemin beni yok saydığı gibi sen de beni yok say.

  • Babamın evi terkettiği gibi bir gün sen de evi terket.

  • Anne ve babamın duygularımı görmediği beni ihmal ettiği gibi sen de beni ihmal et, ben buna alışkınım, sadece bunu biliyorum çünkü.

  • Haydi birlikte tüm geçmiş çocukluk hikayelerimizi tekrar edelim.

  • Beni incit, bana hakaret et, beni görmezden gel, beni aşağıla, beni eleştir çünkü benim bildiğim dil bu. Ebeveynlerim bunu yaptı.

Devamını yazmaya kalksam yüzlerce hatta binlerce madde yazabilirim. Eşler evliliklerinde şikayet ettikleri her konuda bilinçdışında bir sözleşme imzalayarak daha baştan ‘evet’ diyor. Evet, derken tüm geçmişin yüküne de evet diyoruz. Bu nedenle Evet demeden önce sınırları belirleyerek bilincin oluşturduğu bir evlilik sözleşmesinden yanayım. Kim ne için neye evet diyor, bu evlilikte bireylerin sınırları nelerdir, sevgil dilleri nasıldır, duygusal ihtiyaçları nelerdir, beklentiler, dünya görüşü, değer yargıları… Hepsinin gerçek bir sözleşmede olması gerekiyor. Ancak günümüzde evlilik sözleşmeleri sadece maddi değerler için yapılıyor.


Evlilik, başlı başına bir sözleşmedir, bir yemindir, bir sözdür. Bu nedenle insanlar bu yemine sadık kalmak için suç bile işleyebiliyorlar, bkz. Instagram fenomenleri. Birbirlerinin patolojilerini ellerinden geldiğince besleyerek gerekirse suça bile ‘evet’ demek, bu gizli sözleşmeye olan sadakatten.


Bu nedenle ilişki bitse bile evlilik bitmiyor. İlişki süreç içerisinde yıpranıyor, dağılıyor, bozuluyor, kokuşuyor, küfleniyor, paslanıyor… Ve çocuklar zaten bu ilişki içinde travmatize oluyor. Ancak ebeveynler bilinçdışı sözleşmeleri nedeni ile boşanırsak çocuklar daha travmatize olur diye düşündüklerinden, kangren olmuş parmağı kesmeden hastalığın tüm bedene yayılmasına izin veriyorlar.


Ve çocuklar, kötü giden durumu sürdürme becerisi kazanıyor bu evlilikte, sınırlarını belirleyerek, öz değer kazanarak, kendini özgürleştirmeyi değil. Çocuklar bizden görerek hayatın bir çerçevesini çiziyorlar ve günü geldiğinde kendilerini de o çerçeveye sığdırmak zorunda kalıyorlar.


Bir insan bir ilişki içinde hastalanır ve yine bir ilişki ile iyileşir. Siz hastaysanız, çocuklarınız hastaysa ilişkinize bir bakın. Nerede eşinizle anlaşamıyor, nerede kendinizi feda ediyor, nerede sınırlarınız çiğneniyor, nerede ben de diyemiyorsunuz. Nerede kendinizi değersiz, mutsuz, tükenmiş hissediyorsunuz. Bir ilişki sizi tüketiyorsa yanlış giden çok şey vardır o ilişkide. Sağlıklı bir ilişki insanı ruhsal ve fiziksel sağlığına kavuşturur.


Ancak günümüzde evlilik ve ilişkilerde kişilerin enerjisi düşüyor, sağlığı bozuluyor, ruhsal bütünlüğü paramparça oluyor. Boşanmak, yolları ayırmak yerine, alternatif üçüncü kişiler bile evliliğe dahil ediliyor. Bir söz vardır ‘Çocuklarınızın evli bir ebeveyne değil, mutlu bir ebeveyne ihtiyacı var’ diye.

Evlilik, kendi geçmişinizden getirdiğiniz kirli dolu sandığı bir başkasının önüne dökmek değildir. O kirlerden dolayı karşısındakini suçlamak değilir. Suç her zaman iki kişiliktir. Suçlu her zaman iki taraftır da… Ancak dilerseniz bu suç lafını kaldıralım, suçluluk hissi bizi çürüten, hayatımız boyunca ceza çekmemize neden olan bir duygudur. Sorumluluk diyelim adına… Olan ya da olmayan her şeyde iki tarafın da kişisel sorumluluğu vardır. Bazen bu sorumluluğu alırız bazen almayız…


Sorumluluk, sınırları çizmeyi de gerektirir. Sınırlarımız konusunda net olduğumuz sürece ilişkinin kalitesi artar ve saygı duyulan biri oluruz. Ancak bu sınırlar duvarlar değildir. Duvar ördüğünüzde ilişki kuramazsınız, çift kişilik bir yalnız yaşarsınız kendi kulenizinde. Evlilikler en çok da sınır işgali nedeniyle biter.


Bu işgal iki kişi birbirine evet dediği andan itibaren, aile, akraba, çevrenin de içine katıldığı bir savaşa dönüşür. Onlar hep ikinizin arasındadır. Elalem cephesi vardır yani ilişkide. Ne onlara sınır çizebilirsiniz ne de birbirinize. Bunu değiştirmek için hem kendinize, hem eşinize hem de diğerlerine olabildiğince açık olmanız, kendinizi açıkça ifade etmeniz gerekir.


Biliyorum bu kolay bir şey değil, ancak ebeveynlerinizin çiğnediği sınırları, size öğretemediği sınırları siz öğrenmelisiniz, kendi kendinizin ebeveynisiniz bu noktadan sonra. Siz kendinize saygı duyarsanız herkes duyar. Bu yol sizin, yeşil, sarı ve kırmızı ışıklarınız olmalı. Yoksa herkes istediği gibi geçmeye kalkarsa tam bir kaos oluşur.


Bizden geçti, evlendik gitti demeyin. Alın kalemi kağıdı elinize, yazın; neye ihtiyacınız var, nasıl sevildiğinizi hissediyorsunuz, hangi sınırlarınız olsa daha güvende hissedersiniz, nelere istemeden evet diyorsunuz, duygusal ihtiyaçlarınız ne, eşinizden neler istiyorsunuz, ne yapsa daha mutlu olursunuz. Madde madde yazın ve bunu ondan da talep edin. Sonra birlikte yazdığınız metinleri karşılaştırın.


Olmuyorsa, sağlıklı bir şekilde bırakmak herkes için daha yararlı olacaktır. Bırakmak, sağlıklı ayrılmak, güvenli bağlanmanın işaretindendir. Ancak ülkemizde çoğu sağlıklı ayrılmayı bile başaramıyor. Çünkü annemizden sağlıklı ayrışamadık, ayrılmayı ve ayrışmayı bilmiyoruz. Bu yüzden veda etmeyi de pek beceremiyoruz.


Annem iki ay önce Amerika’ya geldi, iki aydır bende kalıyor ve bir kaç gün sonra Türkiye’ye dönecek. Sağlıklı boşanmış biri olarak, geçen gün düşündüm de annem gideceği için anksiyete hissetmiyorum, üzülmüyorum. İşte bu benim bireyleştiğimi gösteriyor. Eskiden olsa anksiyete hissederdim. Önemli olan insanların her zaman yanımızda olması değildir, önemli olan onların temsillerinin içimizde olması ve o içsel temsilden güç almamızdır. Artık annemin var olduğunu bilmek bile o gücü kendimde bulmak için yeterli. Bizler gücümüzü içerideki anne, baba temsillerimizden alırız. Eğer güçsüz, cesaretiz, eksik, yetersiz hissediyorsak bu içerdeki o temsillerin eksiklerinden dolayı. O temsiller demek ki parçalanmış resimlerden oluşuyor, bütün değiller.


Birleşmeyi bildiğimiz gibi, veda etmeyi de bilmeliyiz. Çok uzun oldu yazı, biliyorum artık uzun videolar uzun yazılar okuyamıyor insanlar. Ancak bu da beyin işlevlerimizi daralttıkça daraltan bir durum. Beynimizi yeniden düzenleyebiliriz. Uzun uzun okuyarak….


Sevgilerimle.

Psikoloji Bilimi Uzmanı /Yazar

Betül Demirkıran




1.698 görüntüleme2 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

2 Comments


Ayşe Nur SEVEN
Ayşe Nur SEVEN
Feb 09, 2024

ah betül hanım, siz yazın uzun uzun yazın, öyle aydınlatıyorsunuz ki yolumu bunu sade kör karanlıkta yolumu kaybettiğim zamanlarda değil mutluluktan sevinçten gözlerimin güldüğü zamanlar da da hissediyorm, iyi ki yollarımız kesişmiş... var olun


Like

htmsarac
Dec 08, 2023

Şahane🤍 çok teşekkürler paylaştığınız için.

Like
bottom of page